3 Şubat 2008 Pazar

Japonca Bilmemek-2

Japonca bilmemek diye açtığım başlığı hiç kapatmamak lazım aslında,çünki bu dili öğrenme sürecinde kesinlikle başıma komik şeyler gelecek bundan eminim. Böyle Japonlu, Türklü, Zimbabwelili bir gruptayız (vallahı doğru ! , çok ‘kozmopolit’ ama doğru). Japonlardan ikisi evleneceği için yakın arkadaşlarına yemek veriyor. Haliyle ortamda birbirini tanıyan az, zaten ben de ’suyunun suyunun suyu’ olduğum için ortamda 2-3 kişi tanıyorum sadece… Yemeğe oturulurken, yine Japonluk yapıldı ve bir birini tanıyan gruplar bir köşe kapatmak yerine, ’herkes dolmuşun arkasını beşlesin’ hesabı menemen testisi gibi dizildi. İki alakasız testi dizisi de karşı karışıya gelince, doğal olarak karşıma ilk defa gördüğüm japon- abla görünümlü teyzeler geldi.(bu ırk genç gösteriyor, kimsenin günahını almayayım).

Klasik “yaşın kaç?, nerde okuyorsun?, neden Japonya?” gibi sorular bekliyordum, hatta bir “konnichiwa” dememle “japoncan çok iyiiiii!!!” diyeceklerini de biliyordum. Ne de olsa üstün teknolojiyle otomatikleşen japonlar, bu konu da da otomatikleşmişti. Şu prosedür sırası değişmemekle beraber her zaman karşıma çıktı: [adını sor, yaşını sor, ne zaman geldiğini sor , japoncan çok güzel de] ama bu sefer karşılaştığım ilk soru “japonyaya ne zaman geldin?”sorusuydu. Heralde sıra karıştı diye ben o an bu kolay soruyu anlayamadım. Hemen “pasaparola! Doktor U. ” diyerekten sorunun mealini öğrendikten sonra “6 ay” dedim. Ve o muhteşem dördüncü madde hemen işleme kondu: “6 ayda bu Japonca, vallahı süper”. Artık nasıl “6 ay” dediysem, japoncamın muhteşem olduğu sonucu çıkartıldı. İşin komiği, harika japonca konuşan arkadaşlarıma bu lafı pek söylemiyorlar. Heralde dördüncü madde ile karşılaşma yoğunluğu japonca seviyesi ile ters orantılı. Yani en kısa zamanda bu lafı az duymak dileğiyle….

Şimdi geleyim, o günkü yemekteki insan profiline. Perulu’ların çalıştığı, güney amerika restoranında Türk, Japon, Zimbabweli davetliler vardı. Yahu dedim şu Zimbabweli bizim bir zamanlar Galatasaray’da oynamış olan futbolcu Mapeza’yi tanıyo mudur acaba?… Sonra aramızdaki ilk diyalog şu şekilde gelişti:

- Merhaba

- Merhaba

- Ya bıktım usandım şu japoncadan azcık ingilizce konuşayım

- Sen Türkiyedendin değil mi?

- Evet

- Türkiye hakkında tek bildiğim şey Galatasaray

- Evet UEFA kupasını bi de Süper kupayı aldık 2000de

- Hadi ya!

- Hadi ya! mi? Eee peki nerden biliyorsun Galatasaray’i?

- Ya bizim köyden çıkma çok mesur bi Zimbabweli var, Norman Mapeza. O bi ara Galatasarayda oynamıştı. Çoğu kişi bilir Galatasaray’ı Zimbabwede.

Ben pes dedim artık …..

23 Mart 2005

Hiç yorum yok: